
Yaşadığı dönemin felsefi bakış açısından tamamen farklı olan ve bu nedenle de kısa süre zarfında felsefe çevrelerinin dikkatini çeken Wilhelm Nietzsche, insan akılcılığını esas alan felsefi düşünceler geliştirmiştir. Tanrı’nın uzun süre öldüğünü iddia eden Nietzsche, insanoğlunun yaşamında dünya denen bu yalnız gezegen kadar tek başına kaldığını söylemiştir. Nietzsche’e göre insanoğlu artık Tanrı’dan bir şeyler istemek ve yüce bir gücün kendilerine vereceği büyük nimetlerin hayalini kurmayı bir kenara bırakmalıdır. Bu nedenle insanların dünya yaşamına odaklanmasını ve Tanrı’dan bekledikleri istekleri bizzat kendilerinin gerçekleştirmeye çalışmasını dile getirmiştir. Bu durumun Nietzsche tarafından “düşünce ile yaşam arasında bağlantı kurma” olarak da ifade edilir.

Bir başka değişle Nietzsche, egemen insanı gerçekliği kendi başına saptayabilen ve güçlü olmaya doğuştan iradesi olan kişi olarak tanımlamaktadır. Nietzsche insanoğlunun asıl amacının yaşamaya devam etmek değil, daha fazla güç elde ederek konumunu yüceltmek olduğunu düşünmüştür.
Din felsefesinden bilimsel görüşe, çağdaş ve popüler kültürden ahlak felsefesine birçok farklı alanda yazılar yazan ve görüşlerini ifade eden Nietzsche, modern felsefede özellikle postmodernizm ve egzistansiyalizm alanlarında etkili olmuştur. Ahlak felsefesinin temel konularından olan “iyi ve kötü” üzerinde de birçok görüş dile getiren Nietzsche, iyinin ve kötünün “neye ya da kime göre” nitelendirildiği soruna da cevap aramıştır. Tüm değerlerin bir “görecelilik esasına göre” ele alınması gerektiğini savunan Nietzsche, günümüzde “psikolog olan ilk filozof” olarak da tanınmaktadır. Analitik felsefe üzerinde farklı alternatif görüşler de dile getiren Wilhelm Nietzsche, 1900 yılında yaşama veda etmiştir.
0 yorum:
Yorum Gönder